Friday 10 June 2011

Bir veda havası

Öyle çok özleyeceğim ki onları... "Hakkınızı helal edin hocam!" dediklerinde içim nasıl burkuldu anlatamam. Eylül'de görüşemeyeceğimizi onlar da biliyorlar çünkü. 

O dönem nerede olacağımı ben bile bilmiyorum. Hala Tutak'da mı çalışacağım, yoksa 1 yıldır gün saydığım tayinim gerçekleşecek mi, hiç bir fikrim yok. Artık göçebe yaşamaktan sıkıldım. Öğretmenlikte 3. yılımı doldurdum ama bir türlü istikrar yakalayamadım. Aynı okulda çalışmaya devam edecek olan arkadaşlar daha şimdiden gelecek planlarını yapıyorlar bile. Ama ben yapamıyorum. Kendi okuluma da gidemiyorum. Gitsem Tutak MEM'in de işine gelir ama yasal zorunluluktan dolayı gönderemiyorlar bizi oraya (beni ve Ophelia'yı) maalesef.

Tutak Anadolu Lisesi'nde çalışmayacaksam Tutak'dan da temelli gideyim diye dua etmekten yoruldum koca bir dönemdir. Seviyorum çünkü öğrencilerimi, okulu, çalışma arkadaşlarımı (büyük bir kısmını)... 

Farklı il ve ilçelerden gelen öğrencilerin çoğu, bugün (yazılıların bitmesiyle) evlerine döndüler. Bir daha görüşemeyeceğiz diye uzun uzun vedalaştık onlarla. Gerçekten bir daha görüşemeyeceğiz çünkü. Bazen diyorum ki, keşke şu nöbet işine hiç girmeseydim de öğrencilerle bu kadar içli dışlı olmasaydım. O zaman bu kadar bağlanmazdım belki onlara. O gencecik kızların, erkeklerin hayatlarının en önemli ayrıntılarını bilmek, o çocuksu heyecanlarını paylaşmak aslında onları tanımak açısından değil, onlarla duygusal bağ kurmak açısından faydalı oluyormuş meğer. Bu durumda onlardan ayrılmak da çok zor geliyor. 

Önümüzdeki dönem nereye gidersem gideyim buradaki öğrencilerimi özleyeceğim biliyorum. Bazı bazı şikayet ettiğim davranışlarını bile arayacağım. Yenileriyle kıyaslayacağım ki bu daha da fazla özlememe sebep olacak onları. İyiler çünkü. Gerçekten çok iyiler, çok tatlılar.

Seviyorum onları, ama yeniden bir arada bulunamayacağız, bazı saçma sapan esprilerine gözlerimi deviremeyeceğim, İngilizce konuşsunlar diye zorlayamayacağım onları, İngilizce konuşurken ıkınmalarını izleyemeyeceğim, mimiklerine gülmekten katılamayacağım, bir kelime öğreteceğim diye sınıfın içinde onlara 10 dk boyunca tek kişilik tiyatro gösterisi yapamayacağım.

Öğretmenlik böyle bir şey işte, manevi yönü maddi yönünden çok daha ağır basıyor. Gençlerle ve çocuklarla çalışmak her zaman yetişkinlerle çalışmaktan daha çok tatmin ediyor insanı. Acaba diyorum bu bir yıl içerisinde hayatlarında herhangi bir değişikliğe, düşünce yapılarında herhangi bir gelişmeye sebep olabildim mi? Beni ileride iyi bir şekilde mi anacaklar, yoksa yeni öğretmenleriyle tanışır tanışmaz unutacaklar mı?

Ne olursa olsun, onlar beni çabucak unutsalar da ben onları uzun süre unutamayacağım.

Biliyorum...













No comments: