Monday 7 January 2013

Merlin

Not: Diziyi henüz izlemeyenler ve izlemeyi planlayanlar; finali izlemeye vakit bulamayıp en kısa zamanda izlemeye yeltenecek olanlar bu yazıyı okumasın. Çok pis "spoiler" içerir...


Yayınlanmaya başladığından itibaren, Kral Arthur Efsanesi ile zerre alakası olmadığını düşündüğüm halde kaçırmadan, hatta bazı bölümleri defalarca olmak üzre, soluksuz izledim Merlin'i. İzlediğim her bölüme ayrı bok attım, efsaneden fena halde sapmış olmasından dolayı.



Sanırsın bir İngiliz Edebiyatçısı, bir efsaneler uzmanıyım da türlü söylemlerle yerden yere vurdum dizinin senaristlerini. Ve fakat hayranı olmaktan da geri duramadım. Bunda, Arthur'u canlandıran Bradley James'in de büyük etkisi vardı inkar etmiyorum. Güzeller güzeli büyücü Nimueh'yi ilk sezonun sonunda Merlin'e hunharca katlettirip diziden kopardıklarında bile soğumadım diziden. Sonuçta görülmeye değer tek insan evladı Arthur değildi, bunun Lancelot'u var, Leon'u var Gawain'i var, hatta yer yer Morgana'sı var... (ama ne acıdır ki esas olması gereken Guinevere'i yok!)

15-16 yaşlarımda Excalibur'la ilgili o basit hikayeyi okuduğumdan beri en sevdiğim, hakkında en çok araştırma yaptığım efsane oldu Kral Arthur. Binlerce değişik versiyonuyla karşılaştım ve hiçbiri Merlin dizisindeki duruma uymuyordu. Ama ne var ki oyunculuklar iyiydi, ben de hem ondan, hem hikayeyi sevdiğimden, hem de bolca fantastik öğenin yüzü suyu hürmetine izledim. O da efsanenin binbir versiyondan biriymiş gibi davranıp senaristlerin efsaneye karşı takındıkları hoyrat tavrı sineye çektim. Hatta bak hiç abartmıyorum, vazgeçilmezlerim arasına girdi dizi, yeminle bak! 



Ama ne yaparsın allem ettiler, kallem ettiler Merlin'in büyü gücünü beş sezon boyunca Arthur'dan saklamayı başardılar. Zaten Arthur'un tahta geçmesi yaklaşık üç buçuk sezonu aldı. Geriye kalan süre zarfında Arthur ve Morgana'nın (Morgan Le Fay) taht mücadelesini izledik. Biz, "bu daha böyle gider, asıl olaylar Arthur, Merlin'in büyücü olduğunu öğrenince başlayacak." diye umutlanaduralım, beşinci sezonla birlikte diziyi sonlandırdılar. Hem de öyle apar topar, yalap şalap ki, finali adeta oldu bittiye getirdiler.

Şimdi açıkçası ben diğer hayalperestler gibi mutlu son beklemiyordum, zira efsane binlerce versiyona sahip olsa dahi, her birinin sonunda Mordred, Arthur'u öldürüyor, kaçınılmaz son. Merlin bunu engelleyemiyor, çünkü o da Morgan Le Fay tarafından canlı canlı bir mezara hapsediliyor (dizi böyle bitmedi tabi, şanlı Merlin ebediyete kadar özgür yaşadı, bak hele!).

Benim uyuz olduğum durum, sen beş sezon boyunca efsaneye gram sadakat gösterme, son anda finali efsaneye uygun yapayım diye hikayeyi haldır haldır koşturarak bir sona ulaştır. Bak ona da bir şey demiyorum, ama beş sezonun hemen her bölümünde, "Arthur tahta geçecek, büyü serbest olacak, druidler üzerindeki faşist baskı, halk üzerindeki adaletsizlik ve zulüm sona erecek, herkes eşit, özgür, barış ve kardeşlik içerisinde yaşayacak!" mesajı veren sen değil miydin? Verdin madem, en azından bir sezonu bu düstura göre yazıverseydin ya! Arthur tahta geçer, büyücüler hala sapır sapır öldürülür. Merlin büyücüyüm demeye korkar, işlerini habire gizliden halleder. Garibim hala, "Bir gün Albion toprakları özgürlüğe kavuşacak, bunu Arthur gerçekleştirecek." diye hayaller kuradursun Arthur'un zırhını, çizmelerini parlatıp, kirli çamaşırlarını dere kenarında çitilerken...

Yuvarlak masa daha yeni kurulmuş, şovalyeler efsane olacak, her biri ölümcül maceralara atılacak, yiğitlikleri dillere destan olacak diye beklerken, adamlar daha ancak birbirlerinin ta.ak oğlanı olabildiler ve Arthur, sözde once and the future king daha Camelot'u huzur ve refaha erdiremeden Camlann savaşında (efsaneye göre de Arthur'un katıldığı, başarısız olduğu ve öldürüldüğü savaştır), esasında kendi kanından olması gerekirken alelade bir druid olan Mordred tarafından öldürüldü.



Normalde finali ilk izlediğimde (iki hafta kadar önce) şu yukarıda yazdıklarımı içimden geçirmeden önce söze küfürle başlamıştım. Ama aradan geçen zaman sinirimin geçmesini sağladı sanırım, ya da finali kanıksadım. Yalnız kanıksayamadığım tek şey, dizinin sonunda Merlin'i 2000li yıllarda Avalon gölü civarında tırlara otostop çekerken izlemekti. Ejderhanın, Arthur can çekişirken verdiği milliyetçi mesaja uygun bir son uydurmaya çalışmışlar zaar. Bu topraklar her ihtiyaç duyduğunda bir Arthur ortaya çıkacakmış zaten, sanki mesih anasını satayım! Merlin de yeni Arthur gökten zembille ininceye kadar otobanda sinyalci olsun o zaman, hassss.....tr ordan! Bak yine sinirlendim!

Velhasıl dostlar, diziyi zevkle izledim, Merlin ve Arthur arasındaki dostluğa, yağuşuklu şovalyelere, Guinevere hariç tüm güzel kadınlara hayranlıkla baktım. Fakat yo dostum yo, bu final olmamış. Arthur'un Albion topraklarını huzura kavuşturmadan terki diyar etmesi, Camelot tahtının gudubet Guinevere'e kalması, zaten Lancelot'un teeee uzun zaman önce ölüp hikayeden şutlanması biz "Arthur&Merlin" severlerin hiç hoşuna gitmedi.

Senaristler, her kimseler, efsaneye küfür niteliği taşıyan dizinin komplesinden ziyade final bölümünden dolayı onlara o kadar saygı duymuyorum ki, IMDB'den isimlerini öğrenme ihtiyacı bile hissetmiyorum. Şayet bir gün diziyi tekrar, en baştan izleme arzusu hissedersem yedi cetlerini en güzide küfürlerle taçlandıracak performansı sergileyeceğimin garantisini şimdiden vermek isterim.

Ayrıca yapımcıya da iki çift lafım var: o Guinevere nedir allahını seversen? Nerden torpilli o kadın çabuk söyleyin! Winsor hanedanlığına mensup gibi bir hali de yok! Nedir o zaman?!?



Günler sonra gelen ekleme: Merak edenler için söylüyorum, hızımı alamayıp yazıya devam ettim, buyrunuz linki: Merlin -2-

No comments: