Wednesday, 8 December 2010

“Hamileysen gösteride işin ne” he mi?

Gencecik bir kız…


19 yaşında, üniversite öğrencisi...


Hamile…


Çocuğunu doğuracaktı, kararlıydı, ama izin vermediler…


O yaşta, bu sorumluluğu üstlenme fikrini göğüsleyebilecek kadar bilinçli; POLİS TERÖRÜ gibi bir faktöre rağmen hakkını savunmayı göze alacak kadar cesur.


“Hamileysen gösteride işin ne, evinde otur!” diyen Emre Aköz gibi, Oray Eğin gibi yandaş liboşların mantar gibi çoğalmasına inat oturmadı. Her özgür birey gibi karşılaştığı sorunlara karşı tepkisini ortaya koydu.


“Hamileysen gösteride işin ne?” diyerek polis dayağını meşrulaştırmaya çalışan, koskoca gazetelerin, en güzel köşelerini kaparak oturduğu yerden ahkam kesen “sözde” aydınlarla, “bu yaşta bi de çocuk peydahlamışsın!” diyen beyinsiz polisin arasında bir fark göremiyorum şahsen…


Bu zihniyete bakarsan kadın dediğin (hele bir de hamileyse) dizini kırar, evinde oturur, babasının/kocasının sözünden çıkmaz, hakkını savunmaz. Kendi çocuğunu taşıdığı bedeni bile ona ait değildir…


Bu insanlarla aynı havayı teneffüs ettiğim için utanıyorum.


Daha yazacaklarım var, ama aklıma her gelişinde sinirlerim geriliyor, kalbim parçalanıyor. Ece Temelkuran gibi “ben çok küfür biliyorum” gibi histeriye kapılmak istemiyorum da zaten.


Ruhi Su’nun Bir eseri vardır “Şişli Meydanında Üç Kız

“Şişli meydanında üç kız, biri Çiğdem biri Nergis” dizelerindeki tuhaflığı anlayamamıştım ilk dinlediğimde. Sonradan öğrendim, Nergis’in karnındaki kız çocuğuyla Şişli meydanına çıktığını, bir kadın olarak gurur duydum onunla, her ne kadar sonu kötü biten bir hikayenin kahramanı olsa da.


Tıpkı 19 yaşındaki üniversite öğrencisiyle gurur duyduğum gibi, içindeki o cesur kadına “dur” demediği için… Fakat keşke ileride, karnında taşıdığı çocuğuyla, yan yana, omuz omuza meydanlara çıkabilme imkanı bulabilseydi…


No comments: