Friday, 5 August 2011

Terliğe inanmıyorum ama bir güç var

anne terliği (temsili)
Şu hayatta hemen hemen her çocuğun yüzleşmesi gereken bir gerçek varsa dostlar, o da anne terliğidir. Gerçi şimdinin çocuğu aman psikolojisi bozulmasın, aman ilerde cinsel sorunlar yaşamasın diye el üstünde tutuluyor, porselen bebek muamelesi görüyor, ama orta ve alt gelir grubuna tabi çocuklar tıpkı 80ler ve 90larda olduğu gibi hala anne terliği tehlikesiyle karşı karşıya.

Yılların değişmeyen disipline etme aletidir anne terliği çünkü. Modası hiç geçmiyor. Sinirlenen annenin en yakın dostu. Cidden en yakın, bir de TV kumandası var ama elektronik olduğu için darp esnasında hasar görme ihtimali yüksek (tozlanmasın diye poşete sarılmışsa belki az buçuk daha sağlamdır).

Ne diyordum, hah, annenin en yakın ve en sert (gerçek anlamda) dostu. Elinin altında olmasa bile ayağının altında ve yeterince pratik yapıldığında ayaktan ele geçme hızı artıyor. Fakat ayaktan ele geçirirken yapılan hamle de çok önemli. 

Mesela, şu yılların eskitemediği dizi Sıdıka'yı ele alalım. Sıdıka'nın annesi terliği nasıl tek hamlede eline geçirip yapıştırıyordu Sıdıka ve Samim'e hatırladınız mı? Hamleyi algılama süresi 1 saniye, kaçmak için hamle yapma süresi 1 saniye, terliği yeme süresi 1 saniye. Toplamda 3 saniyelik bir süre içerisinde derslerini almış oluyorlar. Kaçma şansı %0. Neden? Çünkü anne gayet idmanlı, tamamen formda.

Sıdıka, anne ve terlik üçlüsü

Anne terliği, evladı terbiye etmek için gayet konvansiyonel bir silahtır. Basittir, vereceği hasar önceden bilinir, anne ve çocuğu sürprizlere maruz bırakmaz. Fakat bunun yapıldığı madde, topuk şekli gibi faktörlere dayalı olarak güdümlüsü de mevcuttur. Annenin fırlatma yeteneğine dayalı olarak bir de falsolusu vardır ki bu en tehlikelisidir kanımca.

Diyelim ki bir fırsatını buldun ve terlikten kaçma şansını yakaladın, diğer odanın kapısından köşeyi de döndün, tam o dönüş esnasında "oh be kurtuldum" diyip durursan b.ku yedin kardeşim! Sen bilmiyor musun ki annen bu konuda durmadan idman yapıyor, her fırsatta yeni yeni teknikler deniyor? Tam köşede yedin terliği! Neden biliyor musun? Çünkü annen terliği falsolu çıkardı elinden, futboldaki "muz orta" gibi diyim daha iyi anlarsın. Köşeyi döndün mü iş bitti diye düşünmeyeceksin, kaçabildiğin en uç noktaya kadar kaçacaksın ki hasar almadan kurtulasın terlik bombardımanından.

Örneğin ben, gayet kaşarlanmış bir terlik yiyicisi olarak, terlik yiyeceğimi idrak ettiğim anda soluğu evin dış kapısında alırdım ki bahçeye kaçabileyim. Müstakil evde oturduğum için o konuda şanslıydım tabi. Hele yaz mevsimiyse kapı hep açık olduğundan, yapmam gereken tek şey, annemin sinekler eve doluşmasın diye kapıya gerdiği tülü fıııjjjjtttt diye kenara itip yalın ayak kendimi bahçeye atmak olurdu. 

Hah işte ama asıl iş bundan sonra başlıyor. Evdeki terliği isabet ettiremeyen annem, hırsını alamayıp (artık ne halt yiyip o kadar sinirlendirdiysem kadını) peşimden koşar, kapının önündeki terlikleri bir bir arkamdan yağdırmaya başlardı. Bunu daha önceden bildiğim için (Allah sizi inandırsın çok da tecrübeliydim bu konuda) çıkarken kapının önünde tehlike arz eden terlikleri tek hamlede elime alır, alamadıklarıma da tüm gücümle basardım tekmeyi ki annemin şerrinden iyice sakınayım kendimi. Elime aldıklarımdan birini giyer geri kalanları tren yoluna, yahut çatıya fırlatırdım annem hiç bir şekilde bana ulaşamasın diye. Allah muhafaza, ya giyse terliğini de peşimden koşsa! Ya tren yolunun ya da çarşının ortasında yakalayıp bir temiz döver beni o sinirle. Bütün eşrafa rezil olduk diye ekstradan da bonus dayaklar yerdim, hiyyyyy evlerden ırak!

yalın ayak kaçmak (temsili)

Eğer şu an elim ayağım sağlam yaşıyorsam bunu, tek seferde terlik kaçırma kabiliyetime borçluyum. Yalnız şu yazdıklarımı annem okusa "ben o kadar gaddar bi annem miydim, aşkolsun!" der küser bir iki saniyeliğine. Ne bileyim ulan, ya sen çok gaddardın (bu arada sana ulan dediğim için çok özür dilerim annecim) ya da ben çok pis bi evlattım! Sık sık, bizi sana verdiği için Allah'a şükrettiğine göre sen gaddar bi anneydin demek ki. Ya da gençlikten belki (30lu yaşlar genç mi oluyo tam bilmiyorum henüz ama) tahammül katsayın düşüktü. Tamam ben de öyle melek gibi bir çocuk değildim ama itin önde gideni de değildim yani, doğruya doğru!

Hadi yaz mevsiminde çıplak ayak sokağa kaçıyorsun kapının açık olmasından da faydalanarak da kışın öyle bir şansın yok. Anneyi kızdırdığın anda kaderinle ve terlikle baş başasın. Odadan odaya kaçmak da bir yere kadar. Hele bizim ev o zamanlar kıç kadar çok afedersiniz, bir odadan diğerine geçiyorsunuz bitiyor. Yatağa köteğe tırmansan ne fayda anne bu, evin hakimi, her eşyanın yerini onun elleri tayin etmiş. I ıhh arkadaşım tek çare, en çok acıyan yerleri terliğin darbelerinden sakınmak. Bunu da mecbur ellerle ayaklara filan yapıyorsun ki, o zamanlarda beni dayak yerken dahi güldüren şu cümleleri sarfediyor biricik annem gayet Sivas ağzıyla, "getür getür elin senden değül mü?" Ve akabinde ellerimi ayaklarımı haşlıyordu terliğin en sert yeriyle, hiç unutmam.

Gecenin bu vakti nereden geldi aklıma anne terliği dayakları bilmiyorum. Galiba annemin artık çok da kullanmadığı Sivas ağzıyla söylediği bir cümle hatırlattı bana o günleri. En son ne zaman terlik dayağı yediğimi bile hatırlamıyorum halbuki. Ama kucağımda pis bahçe terlikleriyle tren yoluna yalın ayak koştuğum (tren yolu çocuğuyuz herhalde!), çatıya fırlattığım terlikleri annemin siniri geçince çıkıp yine kendim aldığım dönemleri çok özledim sanırım. O zamanlar da çatıya, ağaca, dağa, taşa tırmanırdım, şimdi de tırmanıyorum. O zaman da tatmin olmaz bir trekking enerjim vardı, şimdi de var. O zamanlar da küçücük, şu kadarcıktım (dizini gösterir), şimdi de, hala hemen hemen aynı boyutlardayım.

Değişen tek şey, artık annemden dayak yemiyorum. Hele terlik, hiç!

Şey bu arada;

Yazımın başlığıyla "tanrıya inanmıyorum ama bir güç var"cılara laf sokmuş gibi oldum, vicdanım beni dürttü şu mübarek ramazan gecesinde. Buradan agnostiklere, ya da yoksa deistler miydi tam bilemedim şimdi, sesleniyorum, siz üzerinize alınmayın anam! En nihayetinde inanç özgürlüğünü savunan bir ademevladıyım şurada. Ağzıma geldi, öyle yazıverdim...


5 comments:

holy said...

muhahahah sen aşırı derecede tatlı bi big ketsin!

holycan.

Lacrymosa said...

ulan sen hangi ara x oldun? bi de neden yani? birinden mi saklanıyosun hacı doğru söyle!

holy said...

yok la blogger hesabımı açmak zor geldi :)

lacry's sister said...

eheheh.sen atıyodun terlikleri sonra ben çatılarda terlik arıyodum.seninki çok uğraştırıcı be.ben sade kendi terliklerimi giyip sonsuza kaçıyodum.yukarı mahalleler vb.döndüğümde zaten siniri geçmiş oluyodu :)ayrıca bunu okuyunca aklıma evde kavga ederken terlik toplama yarışları geldi.cephanelik olarak :)

Lacrymosa said...

annem sağolsun terlikleri hiç eksik etmezdi evden. kavgalarımızın baş aktörleriydi o terlikler, ah o terliklerrr...