Saturday 13 August 2011

"MİM" gibisi var mı allasen

Mimleri çok seviyorum. Ayda yılda bir geliyor bana ve hoşuma gidenleri, anlamlı bulduklarımı cevaplandırmaya çalışıyorum elimden geldiğince...


Sevgili crazywomanrosemary beni L A F A N İ N Osunda mimlemiş. Ve soru da en sevdiğim yerden gelmiş, sinema. Bundan sebep zaman kaybetmeden yanıt vereyim istedim bu güzide mime.


Efenim mimimiz şu: Çok beğendiğiniz, izlemekten asla sıkılmayacağınızı düşündüğünüz, 3 filmi (üçlemeler üç film olarak sayılacaktır), neden bu kadar beğendiğinizi de açıklayarak yazınız.


Evvela şunu belirtmek isterim ki film izlemeyi çok ama çok severim. Filmlerdeki ayrıntıları yakalamaya çalışmak da hobimdir. Üstünkörü izlediğim çok az film vardır ve onları da duyduğum pişmanlık sebebiyle tekrar izlerim. Sevdiğim onca film varken aralarından üç tane seçmek çok zor geldi bana ama biraz eşeleyince şu filmleri çıkardım heybemden:
  • Pride & Prejudice: İngiliz edebiyatı sevgimden midir, yoksa o döneme hayranlığımdan mıdır bilmiyorum ama bu filmi yaklaşık 200 kez izledim. Hatta geçen hafta bir kez daha izledim, bugün biri gelse, "hadi Aşk ve Gurur'u izleyelim" dese yine izlerim. Aslında bu hikayeyle tanışıklığım taa 7. sınıf sıralarına uzanıyor. İngilizce Reading dersinde zevkle okuduğum hikayelerden biriydi bu. O zamandan beri, hayatımda herhangi bir etki yaratacak bir olay örgüsüne sahip olmamasına rağmen çok seviyorum bu hikayeyi. Özellikle Keira Knigthley'nin başrolünü oynadığı versiyon, manzaralarından mıdır nedir her izlediğimde beni büyülüyor.
  • Fight Club: Tarih ve edebiyat seven bir insan için bu filmi favoriler arasına yerleştirmek tuhaf biliyorum, ama bu filmle birlikte farkettim ki "underground literature" (yeraltı edebiyatı) benim sandığımdan çok saha zengin. Filmi çok kez izledim, sayısını hatırlamıyorum ama her izleyişte yeni bir ayrıntı keşfediyorum. Yönetmenin (David Fincher) o keşmekeşin içinde o kadar mesajı nasıl verebildiğini aklım almıyor. Sanırım film aklımın almadığı kadar fazla ayrıntıyla dolu olduğu için bu kadar seviyorum. Bir de eşsiz repliklerinden dolayı belki de, "Sahip oldukların sonunda sana sahip olur!" Brad Pitt, Edward Norton ve Helena Bonham Carter'ın müthiş oyunculuklarını da yabana atmamak lazım tabi.
  • V for Vendetta: Bu filmi kimlere izletmedim, kimlerle izlemedim ki! Tanıştığım her insana onu öneriyorum, tanıdığım herkese onu izletiyorum. George Orwell'ın Bin Dokuz Yüz Seksen Dört'ünün uyarlandığı filmin devamı niteliğinde gibi ama ben hala çok da çözebilmiş değilim filmi. George Orwell'ın siyasi görüşünü az çok biliyorum ve kitaplarını severek okuyorum, bu filmin hikayesi bana hep onun görüşlerini hatırlatıyor. Ama filmde çözemediğim şeyler, filmle ilgili kafamdan silemediğim soru işaretleri var. Tam olarak neye, hangi görüşe hizmet ettiğini algılamakta zorlanıyor gibiyim. Aynen Fight Club'da olduğu gibi bu filmde de her izlediğimde yeni bir ayrıntı yakalıyorum. Yakaladığım çoğu ayrıntı hoşuma gitmesine rağmen beni rahatsız eden olgular da buluyorum (ilginç dimi?). İngiliz tarihinde beni en çok etkileyen olaylardan biri olan "Guy Fawkes isyanı" üzerine kurulmuş bir hikaye olmasının da filme hayran olmamda büyük etkisi var tabi...

Panpalar bakın mimleri çok seviyorum ama bana sinema, edebiyat filan dediniz mi beyyyle uzzzun uzzzzun yazmadan alamıyorum kendimi. Hayır ben yazarım bana eyi, bana çok eyi de siz sıkılıyorsunuz okurken biliyorum.

Fakat rosemary'ye tekrar teşekkür ederim bu mimden dolayı. Zevklerimi sorgulamam açısından benim için süper oldu...

Öpüngen :)

3 comments:

DOREMİ said...

Walla ne yalan söyleyeyim film sevildi mi böyle sevilir..ilk ikisi sevdiklerimden vanetta da ne bileyim sevsem mi ki...:))

ellerine sağlık zevklisin sinema sever..:))

Lacrymosa said...

vendetta iyidir, dünyayı sorgulatır insana. aslında daha da yazıyodum da zor dizginledim kendimi. bu tarz mimlerden daha sık bekliyoruz :)

CherrybLossomgirL said...

aşk ve gurur'u ben de listeme ekledim bu yorum sonrası o zaman:) bazen bazı filmleri izlemek için yorum bekliyorum galibaa:)