Ne zaman Yüzüklerin Efendisi-Yüzük Kardeşliği'ni izlesem, yüzük taşıyıcılarının Ayrık Vadi'den ayrılırken kayıklarla nehirde gidişleri esnasında arasından geçtikleri iki dev heykel bana Rodos Heykeli'ni anımsatır. Dünya'nın 7 Harikası içerisinde bana en ihtişamlı gelen odur nedense. M.Ö 226 yılında, zerre teknoloji yokken insan eliyle öyle bir heykelin yapılması bana inanılmaz geliyor. Ya da ben, o tarz yeteneklere sahip olmadığımdan sanatı fazla abartıyorum.
Rodos heykelinden kısaca bahsedeyim kulaktan dolma bilgilerimle. Makedonya'ya karşı özgürlük mücadelesi veren Dorian halkı savaşı kazanıp Rodos adasına hakim olunca, güneş tanrısı Helios'a şükranlarını sunmak için Rodos limanının girişine Helios'un bronzdan heykelini yaparlar. Heykel 32 metre yüksekliğindedir ve söylentilere göre bacakları limanın iki ucunda açık durmaktadır.
Hah işte olay tam burada başlıyor. Gemiler, kayıklar, tekneler, yatlar limana girerken (efsaneye göre) heykelin iki bacağının arasından geçermiş. Ben merak ediyorum, alttan geçerken heykelin apış arasına bakıp sırıtmayan var mıdır; ya da utanıp bakmayan, geçene kadar başını önüne eğen filan? Çünkü günümüz insanının bu tarz bir heykele vereceği iki tepki böyledir; bir üçüncüsü de hiç yokmuş, orada değilmiş gibi kayıtsız davranmaktır ki bu da ikinci tepkiyle hemen hemen aynı durum gibi.
Düşünsene, Floransa'daki Davut heykelinin resimlerine bakarken bile heykelin cinsel organı görünmüyormuş gibi davranmıyor muyuz? Gerçi heykeli yerinde görmeye giden Asyalı (herhangi bir millet olabilir) vatandaşların alttan parmak şıklatarak heykele "cüccük" hareketi yaparken gizlice fotoğraf çektirdiklerine adım gibi eminim ama...
Şimdi diyeceksiniz ki, "senin için fesat, heykelin her uzvunu nakşetmiş olamazlar ya, bazı kısımlar itinayla gizlenmiştir." E al buyur o zaman binlerce yıldır anlatılagelen tariflere göre heykel şuna benzer bir şeymiş:
Bak arkadaşım bunu ben çizmedim, zaten Rodos heykeline dair zilyonlarca çizim var ortada, hatta bir tanesi de Salvador Dali'ye ait. Aha işte Dali abimizinki de bu.
Sonra bir de bu var:
Yani her türlü, laf dönüyor dolaşıyor apış arasından geçerken insanların verdiği tepkiye geliyor bir şekilde. Misal ben geçsem, hiç oralı olmam, ayaklarını filan incelerim, heykelin yapıldığı bronzun kalitesini tartışırım çevremdekilerle, neticesinde utangaç bir yapıya sahibim, heykel de olsa bakmam orasına burasına.
Keşke inşa edilişinden 50 yıl sonraki büyük depremde yıkılmasaydı da günümüze kalsaydı heykel. Rodos yönetimi yıkılan parçaları eritip, depremde oluşan hasarı telafi etmek amaçlı para basmış. Kalanlarla da harabeye dönen adaya saldırması muhtemel düşmanlardan korunmak için silah yapmışlar. Heykelin sadece dizlerinden aşağısı kalmış limanın iki yakasında. Onu da, adayı işgal eden Araplar parçalayıp Musevi bir tüccara satmışlar, öyle diyolla...
Günümüzde ABD'deki Özgürlük Anıtının da Rodos heykelinden esinlenerek yapıldığı rivayet edilir. Emperyalizmin kanında var güzel şeyleri taklit edip kendisininmiş gibi pazarlamak zaar...
Rodos heykelinden kısaca bahsedeyim kulaktan dolma bilgilerimle. Makedonya'ya karşı özgürlük mücadelesi veren Dorian halkı savaşı kazanıp Rodos adasına hakim olunca, güneş tanrısı Helios'a şükranlarını sunmak için Rodos limanının girişine Helios'un bronzdan heykelini yaparlar. Heykel 32 metre yüksekliğindedir ve söylentilere göre bacakları limanın iki ucunda açık durmaktadır.
Hah işte olay tam burada başlıyor. Gemiler, kayıklar, tekneler, yatlar limana girerken (efsaneye göre) heykelin iki bacağının arasından geçermiş. Ben merak ediyorum, alttan geçerken heykelin apış arasına bakıp sırıtmayan var mıdır; ya da utanıp bakmayan, geçene kadar başını önüne eğen filan? Çünkü günümüz insanının bu tarz bir heykele vereceği iki tepki böyledir; bir üçüncüsü de hiç yokmuş, orada değilmiş gibi kayıtsız davranmaktır ki bu da ikinci tepkiyle hemen hemen aynı durum gibi.
Düşünsene, Floransa'daki Davut heykelinin resimlerine bakarken bile heykelin cinsel organı görünmüyormuş gibi davranmıyor muyuz? Gerçi heykeli yerinde görmeye giden Asyalı (herhangi bir millet olabilir) vatandaşların alttan parmak şıklatarak heykele "cüccük" hareketi yaparken gizlice fotoğraf çektirdiklerine adım gibi eminim ama...
Şimdi diyeceksiniz ki, "senin için fesat, heykelin her uzvunu nakşetmiş olamazlar ya, bazı kısımlar itinayla gizlenmiştir." E al buyur o zaman binlerce yıldır anlatılagelen tariflere göre heykel şuna benzer bir şeymiş:
Bak arkadaşım bunu ben çizmedim, zaten Rodos heykeline dair zilyonlarca çizim var ortada, hatta bir tanesi de Salvador Dali'ye ait. Aha işte Dali abimizinki de bu.
Sonra bir de bu var:
Yani her türlü, laf dönüyor dolaşıyor apış arasından geçerken insanların verdiği tepkiye geliyor bir şekilde. Misal ben geçsem, hiç oralı olmam, ayaklarını filan incelerim, heykelin yapıldığı bronzun kalitesini tartışırım çevremdekilerle, neticesinde utangaç bir yapıya sahibim, heykel de olsa bakmam orasına burasına.
Keşke inşa edilişinden 50 yıl sonraki büyük depremde yıkılmasaydı da günümüze kalsaydı heykel. Rodos yönetimi yıkılan parçaları eritip, depremde oluşan hasarı telafi etmek amaçlı para basmış. Kalanlarla da harabeye dönen adaya saldırması muhtemel düşmanlardan korunmak için silah yapmışlar. Heykelin sadece dizlerinden aşağısı kalmış limanın iki yakasında. Onu da, adayı işgal eden Araplar parçalayıp Musevi bir tüccara satmışlar, öyle diyolla...
Günümüzde ABD'deki Özgürlük Anıtının da Rodos heykelinden esinlenerek yapıldığı rivayet edilir. Emperyalizmin kanında var güzel şeyleri taklit edip kendisininmiş gibi pazarlamak zaar...
2 comments:
ben olaydım kesin bakardım apış arasınasdadhbsahbdasdh :D
güzel blog güzel bayan :)Thanks.
ztk3.com - Blogum
Post a Comment