Saturday 11 August 2012

Başak burcunun tuhaf hikayesi

"Şimdi de burç yorumculuğuna mı başladın?" şeklinde şahlananlar bi sakin olsun! Günlük burç yorumlarına inanmam. Zaten şu ahir ömrümde inandığım çok az şey, çok az kişi ve çok az varlık var. Bunlardan biri de doğduğun anda yıldızların bulunduğu konumun karakterin üzerinde yarattığı etki. Kütle çekim yasaları, Johannes Keppler'in gezegensel hareket kanunları vs. değil buna inanmamın sebebi. Zaten astrofizik konusunda bilgim ilköğretim 7. sınıf seviyesinin üzerine çıkmamıştır, ama astronomiyi severim, astrolojiye de gökyüzüyle ilintilendirildiği için ilgi duyarım.


Başak'ın simgesi
Bilindiği üzre Başak takımyıldızı, Latin kökenli diller ve Roma İmparatorluğu kökenli tüm milletlerce "Virgo" olarak adlandırılır. "Bakire" anlamına gelen bu sözcüğün niçin bu takımyıldızına/burca verildiğini merak ettim ve sizin için araştırdım.

(Yalnız kardeşimin de Başak olduğunu es geçmem; bu burçtan olanların ukala, çok bilmiş, üşengeç, umursamaz gibi kötü; zeki, pratik, yardımsever gibi iyi özelliklerini bu yarı tarihi, mitolojik yazı içerisine dahil etmemem gerekiyor. Bilginize, arz ederim.)

Aslında itiraf etmek gerekirse, bu merakımı tetikleyen Gabriel Garcia Marquez'in Benim Hüzünlü Orospularım romanının ilk sayfalarından birinde, bir genelev patroniçesinin, romanın baş karakterine, "ortalıkta dolanan tek bakireler, siz ağustos doğumlu başak burçlularsınız" şeklinde kurduğu cümledir. Zihnimde bir ışık yanmasına sebep olmuştur bu cümle. 11 yaşımdan beri "Virgo"nun (virgin)  Başak burcu olduğunu biliyor, fakat bunun kökenini araştırma ihtiyacı duymuyordum sevgili canlar. Sağolsun Marquez şu araştırmacı ruhumu canlandırdı ve ben de sizlerle paylaşmak için yepyeni bilgiler edindim, hadi yine iyisiniz!

Bu takımyıldızı ve burç Virgo ismini, gelmiş geçmiş en ünlü bakire Hz. Meryem'den alıyor (ikinci en ünlü bakire de Britney Spears'tı şayet bekaret yeminini bozmasaydı). Daha doğrusu bu yıldızlar topluluğunu Hz. Meryem'e ithaf etmiş Romalılar. Kendisinin bu burcun konumunda doğduğu mu hesaplanmış, yoksa mitolojide bu yıldızların ilişkilendirildiği tanrıça, Meryem'den önceki en ünlü bakireymiş de ondan mıymış, o kısım biraz belirsiz. Ama Virgo adının nereden geldiği konusunda birden çok mitolojik hikaye olduğunu gördüm araştırmalarım sonucunda.

Hikaye no:1 . Bu hikayelerden ilki, tanrıça Artemis'e bağlılık yemini eden ve onun yanından ayrılmayan güzeller güzeli nymph (peri) Callisto'nun hayatına aittir. Callisto, Artemis'e bağlılık yemini ederken bakire kalmaya da yemin eder. Çünkü Callisto, hikayeden öyle anlaşılıyor ki tarihte anlatılan ilk lezbiyenlerdendir ve Artemis'e sırılsıklam aşıktır. Ondan başkasını gözü görmez. (Bakireliği de, vaktiyle aynı yemini etmiş olan tanrıçaya bir jesttir kanımca.)

Malum mitolojinin ve tarihin en gözü doymaz, en uçkuru gevşek karakteri baş tanrı Zeus'tur. Zeus bu periye de göz koyar ama Artemis'e olan bağlılık yemininden dolayı onu kandıramaz. Baş tanrılık müessesesinde çarelerin tükenmeyeceğini bilen Zeus bir gece Artemis'in kılığında Callisto'nun koynuna girer. Callisto'nun bu oyunu anlaması uzun sürmez ama iş işten çoktan geçmiştir.


Callisto
Bu birliktelik sonucu bakire peri ablamız hamile kalır. Bunu öğrenen Artemis Callisto'yu da, Zeus'la birlikteliğinden doğan çocuğu Arcas'ı (Arkas diye de bilinir) da kovar. Artemis öğrenir de, Zeus'un resmi nikahlı zevcesi Hera öğrenmez mi! Hera küplere biner, intikam hırsıyla yanıp tutuşarak Callisto'yu ayıya dönüştürür (evet bildiğimiz ayı). Böylece Callisto çocuğundan da koparılır.

Arcas büyüyüp de delikanlı olduğunda (Arcas'ın nasıl büyüdüğü, kimler tarafından büyütülüp o yaşa getirildiği konusunda herhangi bir bilgi yok, ama sonradan kurulan Arkadya bölgesi adını ondan alır.) sık sık ava çıkar ve bir gün ayı suretindeki Callisto'yla karşılaşır. Peri ablamız oğlunu hemen tanır, kollarını açar ona, yalnız dev bir ayının yükselip de kollarını bana doğru açtığını hayal ettim de, vay anam! Anında silahıma davranırım. Netekim Arcas da öyle yapar, okunu gerer ve tam anasını vuracakken hasbelkader olan biteni gören Zeus, Arcas'ı küçük bir ayıya dönüştürür. Hikayenin bu kısmında, aslında her seferinde mahallenin laf taşıyıcı piçi gibi görüdüğünü, duyduğunu etrafa yetiştiren, tanrıların habercisi Hermes devreye girer ve olanı biteni gider Hera'ya anlatır. Zeus bunu bildiğinden, hem eski sevdiceğini hem de oğlunu Hera'nın şerrinden korumak için bunları kuyruklarından tuttuğu gibi gökyüzüne fırlatır. Callisto Büyük Ayı (ursa major), Arcas da Küçük Ayı (ursa minor) adıyla anılır bundan sonra.

Ama azizim Hermes'in azğı torba değil ki büzesin, tabii ki Hera'ya anlatır son gördüklerini. Hera son bir numara yapıp Callisto'ya sonsuz ızdırap vermeye kararlı olduğundan, Poseidon'a gider ve bu takımyıldızının bir daha asla denizde yıkanmamasını ister. Bu sebeple Büyük Ayı'nın hiçbir zaman batmadığı rivayet edilir.

Denizde yıkanma olayı da şu: denizle gökyüzünün birleştiği yerde, yani ufuk çizgisinden yıldızların konumları gözlemlenirmiş. Bazı yıldızlar bu ufuk çizgisinden kayıp denize giriyormuş izlenimi verirmiş. Yunanlılar da bunu, yıldızların belli dönemlerde denize girip yıkanıyorlarmış gibi alıgılarlarmış. Dünyanın dönüşleri sebebiyle bazı aylar, bazı yıldız kümeleri, dünyanın bazı bölgelerinden görülmez. Fakat bu durum Kuzey yıldızını da içinde barındıran Küçük Ayı ve onun güneyindeki Büyük Ayı için geçerli değilmiş, bunun sebebi de eksen eğikliği imiş. Kuzey yarım küreden, yılın her ayı bu iki yıldız kümesi görülebiliyormuş. Tabi bu ikisi dışına başka takımyıldızlar da var hiç denize dalmayan, ve mitolojide lanetlenmiş yıldızlar olarak geçer adları, tıpkı Büyük Ayı ve Küçük ayı gibi.

Kendime soru: O kadar anlattın, emek harcadın sağol balım da, bu Büyük Ayı ile Virgo takımyıldızı arasındaki bağ nedir? Bunlar ikisi ayrı takımyıldızları değiller mi?

Büyük Ayı ve Virgo'yu birbirine bağlayan Boötes (çoban) adlı takımyıldız, Virgo için anlatılan bir diğer hikayede yer almaktadır. Zaten eğer araştırırsanız mutlaka göreceksiniz ki her burcun tek takımyıldızı varken, Virgo'nun üç takımyıldızı vardır. Ve bu takımyıldızlar birbirine Virgo kümesindeki en parlak yıldız Virginis ile bağlı imişler.

Bu nedenle de size anlatacağım iki hikaye daha var canlar.


Hikaye no:2 . Toprak ve bereket tanrıçası Demeter ve Icarius'un (bazı kaynaklara göre elbette ki Zeus'un) güzeller güzeli, el değimemiş kızı olan Persephone bir gün Atlantik okyanusunu temsil eden tanrı Okeanos'un kızlarıyla çayırda oyunlar oynayıp, çiçekler toplarken; kızlar neşeli şarkılar eşliğinde birbirleriyle şakalaşırken yer boydan boya yarılır. Yerin altından ölüm tanrısı Hades çıkar ve Persephone'yi kaptığı gibi kendi diyarına götürür.


Demeter
Kızının aniden kaçırıldığını duyan Demeter dokuz gün boyunca dünyayı dolaşır ve kızını arar. Ayrıca Demeter kızına feci derecede düşkündür, kızını ekseriyetle yanından-yöresinden ayırmaz. Hatta o kadar fazla bir aradadırlar ki, Demeter ve kızına "iki tanrıça" denir, o zamanlar.


Her neyse dostlar, bu kadıncağız dokuz gün dünyayı dolaşıp kızını aradıktan sonra onuncu gün güneş tanrısı Helios'la karşılaşır. Helios da, ya Hermesliğe merak sardığından, ya da Demeter'in ana yüreğinin ızdırabına dayanamadığından Hades'in, kızını, Zeus'un izniyle yer altına kaçırdığını söyleyiverir. Hey yavrum hey, eşşoğlusu Zeus yine yapacağını yapmış, kendi kızını öz kardeşine peşkeş çekmiş. Kızı zorla Hades'e nikahlamış. 

Persephone
Demeter bunu duyduğu anda Olimpos'u terkedip insanlar arasında Eleusis'te yaşamaya başlamış. Demeter küsünce toprağın beti bereketi gitmiş, ekinler çıkmaz, buğdaylar bitmez olmuş. İnsanoğlu kıtlıktan kırılmaya başlamış. Zeus bakmış olacak gibi değil, insanlar açlıktan sapır sapır ölüyor, Demeter'e toprağa bereket kazandırması için yalvarmış. Demeter de kızının ona geri gönderilmesini şart koşmuş. Lakin şöyle bir sıkıntı varmış ki, şayet yer altına inenler orada bir şey yerlerse orada kalmaya mahkum olurlarmış. Bizim saf Persephone yediği dört tane nar tanesinden dolayı yılın 4 ayını yeraltında geçirmeye mahkum olmuş. Kalan 8 ayda ise yer yüzünde, anacığının dizinin dibinde yaşayabilecekmiş.

İşte bu, ilkbaharla başlayıp sonbaharla biten 8 ay yeryüzünde bolluk bereket olur, ekinler buğdaylar başaklar verir, bitki örtüsü tüm verimiyle insanlığa sunulur. Kalan 4 ay Persephone yer altındayken  mevsimin kış olması hasebiyle, Anadolu topraklarının temel besin kaynağı buğday ve başak yetişmez.

Kendime soru: Bunun Virgo ile alakası nedir? Persephone başta bakiredir tamam da sonra, Hades?


Virgo takımyıldızı baharın başladığı mart ayında gökyüzünden görülmeye başlar, ekim ayının sonunda ise doğduğu yönün tam aksi yönünde batar. Virgo'nun görüldüğü aylar Persephone'nin yeryüzüne çıktığı aylardır. Ve mitolojide kendi isteğiyle değil de zorla evlendirilen tüm kadınlar gibi "bakire" olarak anılır.


Hikaye no: 3 . Şarap tanırısı Dyonisos, bir seyahati sırasında, alelade bir çoban olan İcarios'un evine konuk olur ve ona en güzel şaraplarından ikram eder (Bize böyle misafirler gelmez anasını satayım!) Bu içkiyi çok beğenen İcarios, Dyonisos'tan üzüm yetiştirmeyi ve şarap yapmayı öğrenir. Yaptığı şarapları da köylülere ikram eder ki bu güzel içkinin tadına herkes bakabilsin (mitolojik komünist).

Ama insanoğluna yaranılmaz kardeşim, yeri gelir bir şişe köpek öldüren şarabı için birbirini yer bunlar, ama işlerine gelmedi mi, körkütük sarhoş olunca vay sen bizi zehirledin diyerek Zeus adına cihada gider gibi tek adamın üstüne çullanırlar, linç ederler fukarayı. Ayıldıktan sonra yedikleri bokun farkına varırlar ama iş işten geçer, adam çoktan ölmüş. Tek çare olarak cesedi de delilleri de yok ederler. Götürüp ormanın içine saklarlar. (Yakmak akıllarına gelmemiş. Tam ayılamadılar demek ki)

İcarios, Erigone ve Maira'ya
ait, bulabildiğim tek tasvir
İcarios'un Erigone adında gencecik bir kızı vardır. Babası eve gelmeyince telaşlanır ama ne yapacağını bilemez. Gece İcarios kızın rüyasına girer ve olan biteni anlatır, cesedini bulup gömmesini ister ondan. Erigone, köpeği Maira'yı da alıp orman yollarına düşer babasını bulmak için.

Cesedi köpek bulur. Erigone babasının o linç edilmiş, perişan haldeki cesedini görünce kederinden ne yapacağını şaşırır ve rahmetlinin yanında kendini bir ağaca asıp intihar eder. Sadık köpek Maira insanların etmediğini eder, iki cesedin yanından ayrılmaz ve günler sonra orada açlıktan ölür.

Tanrılar İcarios'un ve ailesinin bu hazin sonuna pek bir içlenirler ve bu üç mevtayı gökyüzünde birbirlerine bağlı takımyıldızları olarak sonsuza dek yaşatmaya karar verirler. İcarios gökyüzünde Çoban (Boötes), Erigone Virgo, Maira da Küçük Köpek (Canis Minor) takımyıldızlarına dönüşüverirler.

Dikkat ettiyseniz (eşek değilsiniz ya etmişsinizdir zaten sonuna kadar okuduysanız) üç hikayede de bir "masum bakire" tasviri vardır. Bu üç mitolojik karakter de kendi iradeleri dışında, tanrıların ya da insanların zulmünden dolayı acılar çekmiş, daha sonrasında sonsuz bakirelikle kutsanmışlardır.

Böylece, Mart ayında kuzay yarımkürede görünmeye başlayıp ağustos-eylül aylarında, Anadolu'da hasadın en verimli olduğu vakitler gökyüzünün zirvesine oturan bu takımyıldızına Virgo adı verilmiştir. Bizde neden "Başak" dendiğini açıklamama sanırım artık gerek yok.

Bu arada söylemeden edemiyciyim, bunu okuyanlar sanmasın ki diğer burçlardan herhangi birini kapsayan devam niteliğinde bir yazı daha gelecek. Çok merak edenler araştırır, okur benim yaptığım gibi. Mesela ben birazdan Yengeç burcuna neden, İngilizce'de "kanser" anlamıne gelen "Cancer" dendiğini araştıracağım.

Sağlıcakla kalın...


Virgo'nun bir tasviri
(parmak arası terlik tee o zamanların modasıymış meğer)


Virgo takımyıldızı (bir üstteki kadın tasvirine ne açılardan
benzediğini kontrol edebilirsiniz)


1 comment:

majesty said...

Hikaye1'in öyle bitmesine üzüldüm.Oç Zeus fkgjdfk