Thursday 14 July 2011

Oje blogcularına iki çift lafım var

Aslına bakarsanız canlar, bu kızlara çok özeniyorum. İnsanın tek derdi "yarın hangi ojeyi sürsem?" olsun, bütün gün allı pullu ojeler sürüp fotoğraflamak olsun. Kaymak gibi hayat valla!

Ben de seviyorum oje sürmeyi ama bunu memleket meselesi haline getirmek gibi bir derdim yok. Gerçi benimkine oje sürmek denmez, gelişi güzel cila yapmak denir. Yıllardır pratik yaparım bir türlü adam gibi beceremedim şu işi. Gerçi ben şu oje blogu yazan kızlar kadar üzerine düşmedim bu işin ama sonuç olarak belli sıklıklarla yapıyor muyum, yapıyorum. Anladım ki bu da yetenek gerektiren bir aktivite. Bende olmayan bir yetenek kromozomu bu işi olur kılan hanımlar biliyorum, bu gerçekle yüzleşeli çok oldu.

Yalnız ben şunu merak ediyorum, hayatınızda anlatabileceğiniz daha önemli şeyler yok mu? "Senin anlattıkların pek mi matah?" diyorsunuz şu anda farkındayım. Matah olduğundan yazmıyorum bunları, sadece beni, iç dünyamı yansıttıkları için yazıyorum. Fikirlerimi daha fazla insanla paylaşabilmek için yazıyorum. Peki ya siz? Sizin iç dünyanızı sadece ojelerinizin desenleri ve renkleri mi yansıtıyor? Bittabi payı vardır ama hepsi bu olamaz, olmamalı!

Hayatımızı bir markalar döngüsü sarmış durumda, hepimiz az çok nasibimizi alıyoruz bu döngünün bize yansıttıklarından. Ben ki kapitalizmden zerre haz etmememe rağmen mağaza mağaza dolaşıyorum ihtiyaç halinde olduğum anlarda. Dış görünüş çoğunlukla listemizin en üst sıralarında yer alıyor. Doğanın bize bahşettikleriyle (ki ben bu konuda yeterince şanslı değilim) göze en fazla çarpan markaları kombine edince ortaya çıkan şeye hepimiz hayranlık duyuyoruz.

Fakat Allah aşkına bana söyleyin, evlerinizde barındırdığınız yüzlerce ojeyi neden sadece ellerinizde, makyajınızın bir parçası olarak paylaşmak yerine tüm dünyaya gösterme çabasına giriyorsunuz? Bu nasıl bir haz veriyor size canlarım?

Evet çok güzelsiniz, çok bakımlısınız, çok da yeteneklisiniz, peki mutlu musunuz? Huzuru ojelerde mi buluyorsunuz? Bütün gün ellerinizi seyrederek iç dünyanızı aydınlatmaya çalışmıyorsunuz umarım...

Elbette ki ben size öğüt verecek kişi değilim, zaten ne haddime? Benimki sadece merak. Hatta bu hazzı o kadar merak ettim ki ben de biçimsiz parmaklarımda eğri büğrü duran tırnaklarıma yeni aldığım iki ojeden sürüp fotoğrafını çektim.



İlki oriflame'den aldığım, bu yılın modası mercan rengi (ben nar çiçeği kırmızısı diyorum) oje. Başta da söylediğim gibi bu tırnaklara ancak bu kadar sürebiliyorum. Fotoğrafını bile b.k gibi çekmişim, flaşın kurbanı olmuş caağnım oje. Ayrıca ne yazmam gerektiğini bilmediğim için daha fazla bir şey yazamıyorum. Ojeye nasıl yorum yapılır ki lan!





Diğeri de işte bu mavi... Pek tatlı bir mavi, hatta rimmel pahalı bir marka olmasına rağmen paraya kıyıp almıştım, o derece. Bir gün de yine öğretmenler odasında (öğrenciler gittiğinden ders yapamadığımız dönem) sıkılırken mavi tonlarındaki bileziklerimle ojelerimin uyumuna bakmak için fotoğrafını çekesim geldi. Ortaya da böyle saçma sapan bir görüntü çıktı.

Bakın işte o kadar uzağım ki bu konuya ojelerimi nasıl tanıtacağımı bile bilmiyorum. Hatta oje numaralarını vermek için kıçımı kaldırıp bakmıyorum bile. Belki de bu yüzden anlamıyorum oje blogu yazan kızların içerisindeki coşkun hezeyanları. Ayrıca, belirtmeden geçemeyeceğim, şu an bu yaptığım da bana hiç haz vermedi.

Sırf bu kadar "düz kadın" olmamdan, hatta kadın olmayı beceremememden kaynaklanıyor kadınsal zevklerin bana tuhaf gelmesi. Ama uğraşıyorum, cidden! Bakın oje sürüyorum filan. Bir yerden başlamak lazım sonuçta.

25 yaşındayım ve daha yeni başladım, bu da ilginç değil mi?

Öpüyorum hepinizi, oje kokusuna fazla maruz kalmayın, bağımlılık yapar Allah muhafaza!

4 comments:

Unknown said...

Merhaba, sana ulaşabileceğim bir e-mail adresi var mı?

Lacrymosa said...

elbette var da neden ki? bak heyecanlandım şimdi.

oxy_foxy_toxy_hell_yeah@hotmail.com

n ツ n ツ said...

ne diyecekmiş ayol ben de merak ettim şimdi !
bi dk. lan bana noluyor ?

Lacrymosa said...

kimsin sen? çık dışarı, çık dışarı!

şaka lan, aramızda bir mesele, söylemem!