Friday, 29 July 2011

AVM yalan arkadaş en güzeli perşembe pazarı

Yaz günü AVMler ne güzel oluyor değil mi, püfür püfür, mis gibi. Gezmeye gidiyorum diyip evden çıkıyorsun mesela, bir AVMye atıyorsun kendini, hem gezip hem alışveriş yapıyor, hem yemek yiyor, hem serin serin oturuyorsun, hem de tuvalete beleş gidiyorsun en fon müziklisinden. Hiç de sokaklarda fingir fingir gezmenin yoksunluğunu hissetmiyorsun bünyende. Koca bir binanın içinde bir aşağı bir yukarı dönüp duruyorsun çünkü.


Kapitalizmin  (bak yine başladı diyen seslerinizi duyar gibiyim) işi bu, dar alanları geniş birer yaşam alanıymış gibi göstermek, insanları oralara çekmek için mekanları cazip hale getirmek. Düşün ki bana bile cazip geliyor bu yerler. Kışın ısınmak, yazın serinlemek, ha bir de beleş tuvalete gitmek için. Hele ki sinemalar var ki o sinemalar beni benden alıyor.


Fakat işin alışveriş boyutu öyle değil. Hacım buradaki mağazaların hepsi pahalı, indirim dönemini yakaladın mı iyi, bütçene göre bir iki şey bulabiliyorsun ama bu sefer de beden sorunu ortaya çıkıyor.


Yurdum kadını genelde balık etlidir, öyle olmasa da hafiften etine dolgundur ya hani, o sebeplen giyim kuşam mağazaları 36 bedenden aşağısını barındırmıyor çoğunlukla. (Hayır barındırsa kime satacak, elinde kalır mallar insancağızın.) Malumunuz ben de sıfır beden olduğum içün, beğendiğim hiçbir ıvır zıvırın üzerime cuk oturanını bulamıyorum. Kapitalizm her şeye çözüm buluyor da benim gibilerin giyim kuşam sıkıntısına çözüm bulamıyor. Bulsa da çok pahalı oluyor, zavallı devlet memuru bendeniz yanaşamıyorum bile o mağazalara. Gerçi zaten "aaaa bi kıytırık tişörte o kadar para verilir mi ayol?" mantalitesinde bir kadın olduğum için yanaşabilecek olsam bile yanaşmıyorum oralara canlar.


Ayrıca farkettim ki Tutak'tayken "pazar" kültürüne uzak kalmış ve pazarların ne kadar verimli yerler olduğunu unutmuşum. Bugün (aslında dün oluyor) upuzuuuuun zamandır görüşmediğim eski bir arkadaşımla (henüz ona bi nickname bulamadım) Tekirdağ pazarına gittik. Hiç abartmıyorum dostlar cennete düşmüş gibi oldum. O giysi çeşitliliğini, o ucuzluğu görünce kendimden geçmişim. Tezgahlardaki öbekleri karıştıran tombul teyzeler var ya, birden onların arasında buldum kendimi. Hatta yanımdaki kadınları omuzlarımla ve kalçamla itip çirkefçe yer açtım kendime tezgahta. Beğendiklerimi kimsecikler kapmasın diye omzuma atıp karıştırmaya devam ettim gayet pazar teyzesi edasıyla. Meğer ne eğlenceliymiş. Bir de hava sıcak olmasaydı çok daha iyi olacaktı ama...

Sıcaktan ve bizi AVMde bekleyen burjuva kardeşim Calipto'nun telefonla tacizleri yüzünden erken ayrıldık pazardan ama o bile yetti bana. Artık AVM neymiş allasen, mis gibi perşembe pazarı varken. O kıytırık tişörtlere bir sürü parayı boşuna sayıyoruz, karıştır öbekleri yemin ediyorum 3te 1i fiyatına aynısını buluyorsun pazarda. Hem pazarcının samimiyeti, kasıntı tezgahtarın sahte gülüşünden çok daha fazla açıyor insanın içini. Tezgah başı muhabbetlerini, dedikodularını, pazarlık yapma yarışlarını dinleyerek eğleniyorsun aynı zamanda. Valla sizi bilmem de ben çok eğleniyorum. Sanki kırk yıllık komşu gibi hissediyorum tezgahtaki kadınları, kanım kaynıyor onlara. Düşünün ki benim gibi soğuk nevalenin bile kanı kaynıyorsa bu pazar denen yerde efsunlu bir şeyler var demektir.


Bu benim için, küçüklüğümden beri aslında çokça aşina olduğum pazar kültürünün farklı yönlerini görmem ve o alışverişin zevkini tatmam açısından iyi bir deneyim oldu. Başta aldığım elbise ve şorta gözü düşen kardeşim olmak üzre, tüm kapitalistlere tavsiye ederim bu deneyimi.


   

3 comments:

lacry's sister said...

bana bak beni burda burjuva diye analtma millete.sıcaklarla ilgili sorunlarımı bilmiyomuş gibi...evden çıktığım an pişman oldum zaten bi de senle çarşı pazar dolaşamazdım.sinirlenince efenim calipto böle kötü calito'dan şöyle nefret ediyom calipto böyle sabırsız şöyle sinirli...ha bu teklifi sonbahar ya da kış ayında yap canım feda.ama yazın.nıch nıch nıch...ama sana sözüm olsun ayın 15 i gelsin gidicez beraber :P

Profösör said...

Pazar kültürü, bize göre kültür. Geneleksel bir hayat tarzı. Herkese ve keseye hitap ediyor. Yaşamasını bileceksin azizim. Tatile gittim İzmir'e. köyümüze. Deniz yok. dere yok. Bahçede musluk var. Asmaya bağlı hortum var. hortumun altında tahtadan yapılmış bir iskemle var. İskemlenin üstünde oturan bir ben var. Hava kırk daraca. Sıcaklık nekadar incir üzüm varsa erdirecek nitelikte. musluğu açıyorsun. Horkumun altında buz gibi ıslanıyorsun. Elbisenle birlikte altında dakikalarca oturuyorsun. Serinliyorsun.. İşte terapi bu benim için..

Lacrymosa said...

illa ki Türkbükü'nde çeşit çeşit bikiniyle boy göstermeye gerek yok tatil yaptım demek için zaten :)