Şu yazıyı yazmayı ne zamandır planlıyorum, ama hadi dedim şu maç da geçsin ondan sonra. Baktım o maç da fıs çıktı, o zaman bu da geçsin de iyi sonuç alamazsak o zaman itin g.tüne sokarım Beşiktaş'ı dedim. Yine de kıyamadım gözümün nuruna Allah kahretsin!
Sonra Braga maçı geldi, içimin yağlarını eritti ama o kadar işte, devamı yok, gelmiyor! Beşiktaş'ın, ara sıra ağzımıza bir parmak bal çalmaktan daha iyi yaptığı bir şey varsa o da taraftarını kanser etmek.
Ekim 2011'de oynanan BJK-D.Kiev maçı sonrası futbolcularımızdaki moral bozukluğu |
Tam, yine böyle bir rölanti dönemimdeyken, takımın Yıldırım Demirören illetinden kurtulması da azıcık içimi rahatlatmışken öğrendim ki teknik direktör Bernd Schuster gitmiş, yerine Tayfur Havutçu gelmiş. "Vay anam!" diyip kendimi alkole verdim, ama ne çare!
Ha futboldan çok anladığımdan, ya da Tayfur Havutçu'yu yakinen tanıdığmdan değil ama, örümcek hislerim bana bu durumun, pek de takım yararına olmayacağını söylüyordu. Hala da söylüyor. Durup durup sıcak sıcak üfleyerek fısıldıyor it oğlu it!
Beşiktaş hakkında yazmak istediğim birçok yaratıcı küfür var dilimin ucunda (şu durumda parmaklarımın ucunda elbette) ama içim el vermiyor. İnsan hem en çok sevdiğine küsüyor, hem de en çok ona kıyamıyor ne yazık ki. Ama alttaki tabloyu gözler önüne sermemeyi yeğleyecek kadar merhametli bir insan olmayı öğrenemedim henüz...
2011-2012 BJK MAÇ SONUÇLARI
3 comments:
tayfur havutçudan benimde bi umudum yok nedense :( bir beşiktaşlı olarak sonuna kadar katıldığım bir yazı olmuş, ama yine de bir derdimiz var bir dermana değişmeyiz asla.. ;)
ve her halükarda yer siyah gök beyaz :)
yarama tuzzz bastın, ooof of
Post a Comment