Sunday, 24 November 2013

Doğanın simgesi

Kendimi bildiğimden bu yana annemle babamdan bir çok güzel hediye aldım, hepsini severek kullandım, özenle sakladım. Hepsinin yeri, değeri aynı benim için.

Yalnız bana armağan ettikleri tek şeye paha biçemiyorum, kardeşim.

Kardeşinden herhangi bir hediye gibi bahsetmek bile ona verdiğin alelade değeri gösterir gibi geliyor kulağa değil mi? Bunu söylediğim için kınanmalıyım aslında...

Fakat onun dünyaya gelişinin benim için nasıl bir dönüm noktası olduğunu; annem ve babamın bana bir, "ömür boyu en yakın arkadaş" armağan ettiklerini daha nasıl anlatırım bilmiyorum.

Bir çoğunuz bilmez, ne ilginç duadır kardeş istemek. Kutsal kitaplarda buna karşılık gelen cümleler var mıdır bilmiyorum. Ama istedim. Ben, Cem Yılmaz'ın abisi gibi "dümdüz" gelmişken onun benden daha güzel, daha zeki, daha eğlenceli, daha başarılı olacağını bile bile istedim.

İyi ki istemişim. Ya kendime ait "little miss sunshine"ım olmasaydı? Ya küçük kelebeklere benzetemeseydim ben hiç kimseyi? O zaman nasıl inanırdım Tanrı'ya? Hatta bana bu kadar nadide bir parça sunmamış olsaydı, o da olmazdı belki benim için.

Aslında yalnızlık diye bir şeye asla yer yok benim hayatımda, hiç kimse olmasın, kardeşim yeter bana...







Fotoğrafçı, kız çocuğuna, "ağır bir yükün var" diyor.
Kız çocuğu, "yük değil o, kardeşim".