Thursday 26 January 2012

Aramaya inananlar bu başlıkta birleşti

Yakın takipçisi olduğum bazı bloggerlar ara sıra, bloglarının google'da hangi sözcüklerle aranıp bulunduğunu yayınlıyorlar ya, ben onlara acayip gülüyorum. Sonra kendi aranma sonuçlarıma bakıyorum daha bir eğleniyorum. Bazen ben de google'a saçma sapan sözcük kombinasyonları yazarak mantıklı bir sonuç çıkmasını bekliyorum ya, yazdıkları sözcüklerle benim bloga ulaşan insanları anlıyorum o yüzden. Onları kendime benzettiğim için bu kadar eğleniyorum zaten.

Ben de hem biraz özentilikten; hem, belki birileri eğlenceme ortak olur diyerekten kim, bloguma ne tür aramalar yaparak ulaşmış onun bir kısmını paylaşmak istedim bugun.

"ojelerin tanrı aşkına" şeklinde ünlü bir film repliği, veyahut benim görmediğim bir Yiğit Özgür karikatürü mü var acep? Benim de vaktiyle Umut Sarıkaya karikatürlerini "montla sıç", "Freud'un annesi", "Dostoyevski'nin eski çıktığı" şeklinde aramışlığım var da ondan şeettim...
Diğer arkadaş da neye niyet neye kısmet, benim alışveriş merkezleriyle pazarları kıyasladığım didaktik eserime rastlamış, kızılay alışveriş merkezini ararken. Sahi var mı öyle bir alışveriş merkezi? (Varmış, yeni açılmış...)


 Ojeyle ilgili yazdığım tek yazı oje bloggerlarını ufaktan eleştiri amaçlıydı, fakat arkadaş her "oje" yazan beni buluyor, olmaz ki!


En çok buna güldüm. Bu adam ya henüz google'ın amacını anlayamamış, ya da çok dertli, içini dökesi var. Fakat bunu yazıp da benim VIII. Henry'ye nasıl ulaşmış? Şunu yazıp bitireyim ben de deneyeceğim. (okuyamayanlar için "kızın erkek arkadaşı gözetmenliğinde eleman kızla beraber oluyor ve bunun karşılığında çifte para veriyor" böyle berbat bir cümle kurup benim bloga ulaştın ya hayret ediyorum! hatta heyhat! diyorum)


Burada da ilköğretim öğrencisi bir kardeşimiz atasözleri ve deyimler araştırması yaparken benim güzeller güzeli Grace Kellym'e toslamış. Fakat arama yaparken kullandığı öznelerde bir uyuşmazlık olduğunu farkedememiş sabi n'apsın?


Benim bu "şerri stone" aramalarından çektiğimi kimse çekmemiştir canlar! En sonunda merak edip araştırdım ve aranan kadını buldum, "Şerrin Stone" adında, erotik filmler çeken bir ablamızmış kendisi. Artık kallavi bir pornocu mudur, değil midir bilemem, o kadarını araştırmadım. Ama asıl adını verdim arkadaşım. Demek ki neymiş, artık "şerri" yazarak aramıyormuşuz kendisini. Benim Lilith'imi Lucifer'ımı kirli emellerinize alet etmekten vazgeçin! (Lan yoksa aradığın Sharon Stone mu? O zaman ben sana bir şey yapamam hacı, var git yoluna...)

Evet benim bu isimde bir yazım var ama belli ki İskender Pala da şanına şöhretine güvenip benden rol çalmış. Yazık... Yine de arayanlar orjinali buluyor işte kurban olduğum yüce rabbimin bir hikmeti...


 Bahoz'u izlemeye başlayıp sonuna eremeden sıkılan Adıyamanlı arkadaşım sana sesleniyorum, o sonu burada bulamazsın güzel kardeşim! Hayatta spoiler vermem, hele ki Bahoz gibi bir film ile ilgili! (yine de büyük konuşmamak lazım elbette...)

Ece Temelkuran'la ilgili perspektifini, yazarın Troçkist olup olmadığına göre şekillendirmek isteyen gençlerin varlığı beni endişelendirmiyor değil aslında. Kendisinin sıkı takipçisi olsaydım kesin yazardım hakkında bir şeyler ama yanlış adrese uğradınız bebeğim...



Yavru dedğin güzeldir zaten boolum, bunu "çok" diye derecelendirmek nedir? Ayıp! Ama ben de köyde çok güzel keçi yavruları gördüydüm harbiden. Umarım buldukların işine yaramıştır...
...

İşte sevgili okurlar burada hem arayanların hayal gücünün genişliğine, hem de benim ekrandan görüntü kesmekteki yeteneksizliğime şahit olduk. Çok güzel oldu, çok da güzel iyi oldu.

Ben eğlendim arkadaşım...

Sunday 8 January 2012

George Orwell'a açık mektup


Sevgili Orwell,

Sen sevdiğimiz bir abimizsin. Diğerlerini bilmiyorum da ben sana cidden büyük saygı duyuyorum, eserlerini de zaman buldukça severek okuyorum. Adını cemiyetlerde, Thomas More ile birlikte anıyor, "işte gençler" diyorum "bu iki İngiliz'e feci gıpta ediyorum."

Yalnız diyeceğim şudur ki, sen şu meşhur distopik eserin 1984'ü yazarken geleceği çok yanlış öngörmüşsün. Senin Sosyalist görünümlü totaliter yönetimin, günümüz Neoliberalizm'ine göre o kadar masum görünüyor ki gözüme anlatamam. Stalin'e dokundurayım derken, ta 1940lı yıllarda RTE'yi biçimlendirmişsin meğer.

Sen bizdeki emniyet yapılanmasını görsen, eserindeki "düşünce polisleri"ni alnından öpersin kuran çarpsın. Ayrıca sende o "Büyük Birader"den bir tane var. Bizde dokunulmazlığı eline alan Büyük Birader olmuş, memura, işçiye, yazara, sanatçıya, gazeteciye, karikatüriste tehditler savuruyor.

Yani sözün kısası Sevgili Yoldaş George, senin bahsettiğin Totalitarizmi buralarda, iki lafından biri "demokrasi" olan neoliberaller pek güzel kullanıyorlar.

Sen yine de mezarında rahat uyu, sonuçta taaa 70 yıl öncesinden uyarını yaptın, mesele senden çıktı artık!

Saygılarımla...

(2012'nin ilk yazısını G. Orwell'a ithaf ettim, huzurluyum...)